Evlilikte Haram Kılınan Kişiler Kimlerdir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme
Evlilik, yalnızca iki kişi arasındaki bir sözleşme değil; aynı zamanda toplumun değerlerini, normlarını ve geçmişten gelen kültürel kodları da taşıyan bir kurumu. Türkiye gibi geleneksel değerlerin hala güçlü olduğu toplumlarda ise, evlilikle ilgili kurallar ve yasaklar çok katı ve belirgin. “Evlilikte haram kılınan kişiler kimlerdir?” sorusu da, hem dini hem de toplumsal anlamda oldukça önemli bir konu. Ancak bu soruyu sadece dini açıdan ele almak, meselenin toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi önemli boyutlarını gözden kaçırmak olur. Bu yazıda, hem geleneksel bakış açılarını hem de toplumsal eşitlik perspektifini inceleyeceğim.
Toplumsal Cinsiyet ve Evlilikte Haram Kılınan Kişiler
Toplumda, “kimler evlenebilir” sorusu, genellikle biyolojik cinsiyet ve geleneksel aile yapıları etrafında şekillenir. Mesela, sokakta yürürken, özellikle İstanbul’un kalabalık caddelerinde, insanların birbirlerine bakışları, ses tonları, hatta giyim tarzları, toplumsal cinsiyetin nasıl dayatıldığını gözler önüne seriyor. Erkek ve kadın arasındaki rollerin oldukça belirgin olduğu bir toplumda, evlilikte haram kılınan kişiler, aslında çok geniş bir yelpazeye yayılabiliyor. Kadınlar ve erkekler arasında eşitlik, hala tam anlamıyla sağlanabilmiş değil. Kadınların “evlenebileceği” veya “evlenemeyeceği” kişiler, bazen ailelerin veya toplumun baskıları doğrultusunda şekillenir. Örneğin, bir kadın, eğer bekârsa ve belirli bir yaşa gelmişse, toplumda üzerine büyük bir baskı hissediyor. Ama o kadının evlenmesi, toplumun ona nasıl bir eş arayacağına karar vermesi, geleneksel “ideal eş” normlarına göre kısıtlanabiliyor. Kadınların “haram kılınan” kişilerle evlenmesi, pek çok toplumda hâlâ büyük bir tabu.
Bu durumu, bir gün işyerinde gözlemlemiştim. Bir arkadaşımın, ailesinin “bu kadar yaştan sonra hiç evlenmedin mi?” tarzındaki sorulara maruz kaldığını duymuştum. Çalışan bir kadın olarak, hem iş hem de özel yaşamını dengelemeye çalışırken, ailesinin baskısı altında bir yandan kendini toplumun “doğru eş” standartlarına uydurmaya çalışıyordu. Onun için “haram kılınan kişiler” aslında sadece dini veya kültürel açıdan değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal baskılarla da belirlenmişti. Kadınların özgür iradeleri ile tercihlerini yapabilmeleri, hâlâ zorlu bir mücadele.
Çeşitlilik ve Evlilikte Haram Kılınan Kişiler
Çeşitlilik, evlilik kurumunda çok farklı katmanlarda yer alıyor. İster cinsel yönelim, ister ırk veya etnik kimlik olsun, bu çeşitlilik, “haram kılınan kişiler” listesinin farklı bireyler için değişmesine neden oluyor. Sokakta, toplu taşımada ve çeşitli sosyal ortamlarda, bazı kişilerin evlenmeleri “doğal” görülürken, bazılarının evlenmesi ise “dışlanabilir” bir davranış olarak algılanabiliyor. Bu durumu, örneğin bir LGBTİ+ bireyinin evlenmesiyle ilgili toplumsal yargılarda daha belirgin olarak görüyoruz. Çeşitli sosyal gruplar, toplum tarafından dışlanmış ve haram kılınmış hissediyorlar. Cinsel yönelim nedeniyle, onların evlenme hakları hala birçok ülkede veya toplumsal kesimde, çok net bir şekilde engelleniyor. Hatta bazı bireyler, sadece partnerleriyle sevdikleri için “haram kılınan kişiler” olarak toplumdan dışlanabiliyor.
Buna birkaç yıl önce Kayseri’de yaşadığım bir deneyimle örnek verebilirim. Bir arkadaşım, hayatını birlikte geçireceği kadını bulmuştu. Ancak, kadının etnik kimliği nedeniyle, ailesi bu evliliği kabul etmedi. O kadının “haram kılınan” biri olarak görülmesinin temelinde, tamamen toplumun geçmişten gelen önyargıları ve toplumsal kabulleri vardı. Oysa ki, ikisi de birbirini seviyordu, ama onların mutluluğu, ailenin geleneksel bakış açılarından daha önemli değildi. Bu tip durumlar, hem bireylerin hem de toplumların çok daha geniş bir bakış açısına sahip olmaları gerektiğini gösteriyor.
Sosyal Adalet Perspektifinden Evlilikte Haram Kılınan Kişiler
Sosyal adalet, eşitlikçi bir toplumda herkesin eşit haklara sahip olmasını savunur. Ancak, evlilikte “haram kılınan kişiler” meselesi, sosyal adaletin tam olarak işlediği bir alan değil. Farklı sosyal grupların karşılaştığı engeller, genellikle toplumun baskılarından ve stereotiplerinden kaynaklanıyor. Ailenin “doğru” bulduğu eş adayı ile toplumun genel normlarına uyan kişiler, her zaman evliliğe adım atabilirken, daha farklı kimliklere sahip kişiler bu süreçten dışlanıyor. Bir kişi cinsel yöneliminden, etnik kimliğinden, hatta maddi durumundan dolayı “haram kılınan” kişi ilan edilebiliyor. Hatta zaman zaman, insanlar sadece düşündükleri gibi birini sevdikleri için de dışlanabiliyorlar.
İstanbul’da bir akşam, birkaç arkadaşla sokakta yürüyorduk ve bir çifti fark ettik. İkisinin de üzerlerinde aynı takım elbise vardı ve gülerek birbirlerine bakıyorlardı. Bir anda, arkadan gelen birkaç kişi onları yargıladı. “Onlar kim ya?” dediler. “Bunlar ne biçim insanlar, adam mıdır kadındır belli değil.” Biraz şok oldum ve içim burkuldu. O çift, belki de kendi kimliklerini bulmaya çalışıyordu ama bu toplum, onların farklılıklarını kabul etmek yerine onları dışlıyordu. Aynı sokakta farklı kimlikleri olan, farklı aşkları yaşayan insanlar hala dışlanıyorlar. Bu da, “evlilikte haram kılınan kişiler” kavramının aslında toplumsal eşitsizlikten beslenen bir olgu olduğunu gösteriyor.
Sonuç: Evlilikte Haram Kılınan Kişiler ve Toplumun Değişen Yüzü
Evlilikte haram kılınan kişiler kimlerdir sorusunun cevabı, aslında sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle bağlantılı geniş bir sorundur. Evet, bazı kişiler dini ve kültürel normlar doğrultusunda haram kılınmış olabilir, ancak bu kişiler sadece bu normlar üzerinden değil, toplumun sınırlayıcı bakış açıları ve önyargıları üzerinden de haram kılınmıştır. Her bireyin kendi kimliğiyle, özgür bir şekilde evlenebilmesi gerektiğini savunmak, sadece dini açıdan değil, insani açıdan da önemli bir adım olacaktır. Umuyorum ki, gelecekte evlilik, insanlar arasında yalnızca sevgi ve anlayışa dayalı bir bağ olur, dışlayan ve yargılayan değil. Ancak bu, toplumsal değişimle mümkündür. Zamanla, daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir toplum yaratabiliriz.