Öyle Sarhoş Olsam Ki Kim Söylüyor?
“Öyle sarhoş olsam ki kim söylüyor?” — bu cümle, bir şarkı sözünden çok, toplumsal bir eleştirinin, içsel bir isyanın ifadesi gibi. Çoğumuzun zaman zaman hayatın sıkıntılarından kaçmak için sarhoşluğu ya da alkollü içkileri bir yol olarak görmesi, ne kadar özgürleştirici bir düşünce olarak algılansa da, gerçekte bu düşünceyi savunmak nereye kadar doğru? Bu yazıda, öyle sarhoş olsam ki kim söylüyor? ifadesinin ardındaki zayıf yönleri, toplumsal etkileri ve bireysel çıkarımlarını cesurca ele alacağım. Hazır olun, çünkü bu tartışma alacağımız her nefeste bir adım daha derinleşecek.
Sarhoşluk: Gerçekten Bir Kurtuluş mu?
Sarhoş olmak, modern toplumda pek çok kişi için stres, yalnızlık ve sorumluluklardan kaçmanın bir yolu haline geldi. Ancak, “kim söylüyor?” sorusu, sarhoş olmanın peşinden gitmenin gerçekten özgürleşme olup olmadığını sorgulatan bir dikkat çekiştir. İnsanların “ne dediği”ne karşı kayıtsız olmak, özgürlük gibi algılansa da, sarhoşluğun arkasında yatan toplumsal ve bireysel sorunları göz ardı etmek demek olabilir.
Burada sarhoşluğu savunmak ya da ona karşı bir övgüde bulunmak istemiyorum. Ancak, bu kadar yaygınlaşmış bir davranış biçimini tartışmadan geçmek de pek anlamlı olmaz. Alkolün geçici bir rahatlama sunduğu doğru olabilir, fakat bu rahatlama ne kadar sürdürülebilir? Alkolün verdiği özgürlük hissi, genellikle bağımlılıkla sonuçlanan, tıpkı bir uyuşturucu gibi kendini yeniden hissettirme dürtüsüne dönüşebilir.
Yani soralım: Gerçekten bir özgürlük mü, yoksa bu sadece kısa vadeli bir kaçış mı? İnsanın kimseye hesap verme zorunluluğunun kaybolduğu an mı özgürlük? Peki ya bu geçici “özgürlüğün” ardından gelen pişmanlık, suçluluk ve bedensel zararlar? Sarhoş olmanın ardında hangi toplumsal kalıplar gizli?
Toplumsal Normlar ve Kadın Erkek Eşitsizliği
Birçok kültürde, erkeklerin sarhoş olması “normal” ve bazen “eğlenceli” olarak kabul edilirken, kadınlar için aynı davranış genellikle “toplumsal olarak hoş karşılanmaz.” Kadınların sarhoş olması, “ağır” ya da “kontrolsüz” gibi etiketlerle damgalanabilirken, erkeklerin sarhoşluğu bazen sadece bir eğlence olarak görülür. Bu dengesizlik, alkolün tüketiminde cinsiyetçi bir ayrım olduğunu gösteriyor. Erkekler toplumsal normlar tarafından “sarhoş olmaya” daha yatkın olarak kabul edilirken, kadınlar sıkça bu konuda daha fazla yargılanmaktadır.
Peki ya bunun derin anlamı ne? Kadınların bu davranışı göstermesi toplumsal açıdan nasıl algılanıyor? Bir kadın sarhoş olduğunda, onun kişiliği ve değerleri hemen sorgulanabilirken, bir erkek sarhoş olduğunda bu sadece “normal bir davranış” olarak geçiştirilebiliyor. Burada kadınların sarhoş olmasının yanlış bir şey olduğu anlatılmak istenmiyor, ancak toplumsal normlar ne kadar adaletli?
Duygusal ve Psikolojik Zararlar
Sarhoşluk anlık rahatlama sağlasa da, ardında ciddi duygusal ve psikolojik etkiler bırakabilir. Sarhoş olduktan sonra gelen “kim söylüyor?” duygusu, bazen kişinin kimliğini kaybetme korkusunun bir yansımasıdır. İnsanlar, genellikle sarhoşken daha az sorumluluk taşır, söylediklerinin ya da yaptıklarının sonuçlarını düşünmezler. Bu rahatlama, çoğu zaman kendini kaybetme, duygusal boşluk ve ardından gelen suçlulukla sonuçlanabilir.
Sizin de başınıza gelmiş olabilir: Geceyi sarhoş bir şekilde geçirdikten sonra, sabahın erken saatlerinde kendi davranışlarınızı, söylediklerinizi hatırlayamıyorsunuz. O an hissettiğiniz rahatlık yerini suçluluk, pişmanlık ve bedensel yorgunluğa bırakabilir. İşte tam da bu noktada, “kim söylüyor?” sorusu kendini daha acı bir şekilde hissettirebilir. Geceyi sarhoş geçirmenin “özgürleştirici” bir tarafı olabilir, ancak sabah uyandığınızda bu özgürlük sizi mi özgürleştiriyor, yoksa daha fazla bağlıyor mu?
Sarhoş Olmak ve Bağımlılık
Birçok insan için alkol, eğlencenin ve rahatlamanın simgesi haline gelmiştir. Ancak, alkolü düzenli bir şekilde kullanmak, bağımlılığa doğru giden bir yola açılabilir. Burada tekrar soralım: “Öyle sarhoş olsam ki kim söylüyor?” cümlesi ne kadar özgürlük vaat ediyor? Alkol, geçici bir rahatlama sağlasa da bağımlılık yaptıktan sonra, kişi artık kendi davranışlarını kontrol edemeyebilir.
Alkol bağımlılığı, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir sorundur. İnsanlar, alkole dayalı bir alışkanlık geliştirdiklerinde, kişisel sınırları aşma eğilimindedir. Sarhoş olmak, kısa vadeli rahatlama sağlasa da, uzun vadede yalnızca daha derin bir çıkmaz yaratabilir. Kişi, sosyal ilişkilerini zedeler, kariyerinde engellerle karşılaşır ve duygusal olarak tükenebilir.
Tartışmaya Açık Sorular
Bu yazıyı okuduktan sonra düşünmenizi istediğim birkaç soru var:
Sarhoş olmanın ardında gerçekten bir özgürlük arayışı mı yatıyor, yoksa toplumsal baskılardan kaçmak için bir araç mı?
Alkol, geçici rahatlamanın ötesinde, toplumsal ve bireysel anlamda zararlar veriyor olabilir mi?
Erkek ve kadın arasındaki sarhoşluk normları, toplumun cinsiyetçi bakış açısını mı yansıtıyor?
Alkol, gerçekten insanın ruhunu özgürleştiriyor mu, yoksa sadece geçici bir kaçış mı sağlıyor?
Sizce “kim söylüyor?” sorusu bir kurtuluş mu, yoksa bir yanılgı mı?